ve ilkin,
çevrip başımı baktığımda
görüyorum ki,
ne varsa senden başka aynasında aşkın
bir bir silinip gidiyor sırrından
ellerim uzanıyor sonra
bir çift martı oluyor ellerim
sona eriyor bu amansız harp
birdenbire iki mavinin arasında
tarıyorum dizinin dibinde altın saçlarını dalgın
ebedi bir sulhle içimin en mahrem köşesinde
yüzüme düşüyor aksin. sen
yüzümü çeviyorum ben oluyorum
iki kaş arası bir kesişme bu.iki göz
bende başlayıp bende nihayet bulan
o kadar uzak, bir o kadar yakın
biri sen, biri ben... neye baksak biz
galibiyetin ve yenilginin izleri bunlar
görüyor musun hey
alnımın aynasına oturan
bu en güzel çizgileri daha otuz beşimde
okuyabiliyor musun
nasıl da gülümsüyor bak
ayaklarını sarkıtıp bir çocuk gibi
kendinde bulduğu o hududsuz hazineyle
bir bilgenin rahatlığında, kafatasım muzaffer
mutsuz değilim artık evet,
gülmeyi de öğretirmiş gözyaşları.ama sahiden gülmeyi
minnet dolu bir tebessümle ağzımın kenarında ölesiye sade
eritip kimyasıyla ağır ağır, zamanın örsünde işleyerek acıyı
'Ulaş Yüksel