26 Eylül 2014 Cuma

en uzun cümleni kur
sevdiğini söyle mesela

sonra ben... 
ayna olayım büyük yüreğine

sırrımı dökeyim ellerine de
sen, sıkıca sarıl kendine...

'Ulaş Yüksel

25 Eylül 2014 Perşembe

çıkar aklının doruklarına 
yüreği ki; incelikli eşkiya
çıkmak olurda geçmek olmaz mı
bir kartalın gözünde ne ki dağ

keskin bakışlı bıçkın bir delikanlı
söker kendi tırnaklarını bir bir.haşin
kırk yıllık bir yorgunluktan sonra
varmadan henüz kırkına daha

silkinir, soyunur eski libaslardan 
düşürür gagasını vurarak kayalıklara 
artık aynı sada değil yankılanan 
ko vadiyi dost, çağını aşar bu söz.

Ulaş Yüksel
bir gönlüm var benim 
inci mercan yüklü, kilitli sandığım
bir gönlün var ki senin 
dağlardan yüce, ben sandığın.

'Ulaş Yüksel
kaç kent sığar bir İstanbul'a
her semtin bir başka şiir 
şairlerin ellerine sormalı seni
sana dair bütün soruları

Ulaş YÜKSEL
bir gece aşkın eşiğinden atlarsan eğer
bir nefescik otur, biraz soluklan, 
kapa gözlerini, kendine yaslan

Ulaş Yüksel

24 Eylül 2014 Çarşamba

recep cumhurbaşkanı olmuş
tayyip başbakan hala
erdoğan ordunun başında
darbe planları yapıyor diyolar
meyhanelere uçakla dalacakmış

ilaca zam geldi bugün 
yüzde kırk hem de
sağlıkta iyileştirmeye gidiliyor
postmodern darbe bu mu acep
hastalıktan kıracak miilleti

'Ulaş Yüksel
mevsim kırmzıya döndü
iklim sıcak şarap artık
Akdeniz'de soğuk bira
çekilmez oldu İstanbul
Marmara'nın tadı kaçtı

ferman çıkarmış Sezar
Ankara'da içilmez artık
herif doğuştan sarhoş
en iyisi Ege yine
anason kokan rüzgar 
buzlu rakı şu İzmir

Ulaş YÜKSEL

23 Eylül 2014 Salı

dişlerimi karıştıracak mışım 
elime bir kürdan alıp kahvehanede
et yedim sanacakmış arkadaşlar
bırak allasen ...
nedir bu anlamsız gurur !
insan neden utansın ki fukaralığından
görmez misin bak, bir çuval kömürle 
koca bir milletin gözünü boyayanları
batsın o zenginliğiniz yerin dibine !
öyle pişkindir ki bunlar lağım çukuru ağızları
diyor ki; fıtratında varmış madencinin ölüm
bin kerre yuh olsun böylesi bir zihniyete

ve merak etme 
anlayacaksın elbet sende bir gün
o kömürle bilrikte neleri ateşe verdiğini
Soma yine kaynıyor, yine dönüyor o kanlı çark
kaç yetimin feryadı tütecek bacandan bilir misin
gör bak tarih kaydedecek bu kara lekeyi
parmakla gösterecek halkını soyan büyük ustayı 
biz değiliz aziziim, utanması gereken biz değiliz
kendi alınlarına çaldığı karadan onlar, 
o leş yiyiciler, o AKPabalar utansın

Ulaş Yüksel

22 Eylül 2014 Pazartesi

yaz bir şiirdi bitti
Eylül'ün damından şiir yağıyor şimdi
kışa, şiirle ovuşturarak gireceğiz ellerimizi
bahara dal budak, domur domur şiir yine kısmetse

'Ulaş Yüksel / Şaiirin Hasadı
öyle bir zihniyettir ki kapitalizm
senin o büzüşmüş beyninde
gücü ve eşyayı ilah edinir, 
dostlarını kullanırsın hayasızca.

'Ulaş Yüksel

I-

İmdi senin gözlerinle yine seni
su gibi zeytin kokan mutfağımdan
yüreğinde biriktirdiğin güvercinlerle
selamlayacağım ölmez mananı
kabirlere sığmayan kamil akıl ey
şâd olsun ruhun
.
. eğil Hasan Dağı eğil bir yol
eğil de bir bak, bir dinle hele
asırlık bir selamı taşırım andacımda
kimin sesi değmiş sesime bildin mi
Nerden mayalanmıs ıslığım 
.
. imdi patlamak zamanı bir nehir ağzı gibi çoşkun
püskürtmek içinde biriktirdiğin ataşı taa arş-ı alaya
yamaçlarına yaslanan yiğitlerin türküleriyle ışık ışık
imdi savaşmak, inmek zamanıdır oluk oluk
küffarın tepesine tepesine ...

II-

vurun ozanlar vurun üç telliye 
yatman bu gece.ol parmaklar kanasın
şad olsun ruhu, ustam yücelerden dinlesin

saçılsın yeryüzüne sevdalar
barış olsun, kardeşlik olsun, sevi olsun
savrulsun bir harman yerinden 
kanaatkar sevinciyle Anadolu insanının
menevişlenerek şu ayın hüzmesinde bir bir 
dehşetle yoklarayarak bir ulusun hafızasını
insanı insan yapan yitirilmiş ne varsa.

kurulsun divanlar ol davalar görülsün
abanın gövdesine, nağmeler perde perde yayılsın 
diyipte çığıran dilleriniz, şu cihana cân olsun

vurun ozanlar vurun üç telliye
yatman bu gece.ol parmaklar kanasın
şad olsun ruhu ustam yücelerden dinlesin

'Ulaş Yüksel / Ruhi Ustaya

biliyorsun işte canımın içi 
na şuramda bir şeyler kanar hep
sen unutmadıkça beni

'Ulaş Yüksel
bulaşalım..
çay içeriz, kahvede olur

susarız uzun uzun

'Ulaş Yüksel

20 Eylül 2014 Cumartesi

yanıbaşımdayken sen öyle uzak
şehirler girmişken aramıza 
köyler kasabalar, dağlar denizler 
bu denli yakın

sanırım görmediğim bir şeyler var yine 
bana benden ırak, 
yoklasam şöyle kendimi adam akıllı
bana benden yakın.

Ulaş Yüksel

18 Eylül 2014 Perşembe

bence korkma sevmekten
hem değil mi ki; 
en güzel yaralarımız aşktan

'Ulaş Yüksel

16 Eylül 2014 Salı

-

Govalarsan gaçar diyola
gaçsın diyorum gaçsın
umrumda değil dedikleriiz
o gaçsın, ben govalayım
ne olu yani ...

Elini golunu bağlamak mı aşk,
bu mu sabır dediğiiz erdem
Bilipdurun mu hem
ruhum yıkanır bu ataşla

Hakiki aşığım ben arkadaş
ne ben benzerim ne sevdiğm
sizin o tarif ettikleriize.

Düştük bi nazlı cerenin peşine
ceren ki ceren, gözleri goca bir orman
Dökülür altın suyu gürül gürül
saçları bir nehir,
çağlar omuz başlarından

Başlar bir uçtan bir uca guşlar
duttururlar bir göçmen gızın türküsün
vurur şavkı, gayaların alnına
aklımı başımdan alır yankısı

Kimseler bi şey demesin gaari
o nereyeee, ben oraya ...
varsın gaybolayım bu ormanda
osanmak olu mu gardaş bu işte
osanmak olu mu heç aşkta

'Ulaş Yüksel

15 Eylül 2014 Pazartesi

on dört yaşında bir çocuğa
bak dikkat et;
on dört yaşındaki bir çocuğa !
terörist diyebilir 
on dört yaşından daha kıt akılları ile 
bu ülkede ki siyasi erk.

Ulaş YÜKSEL / Diplomalı Eşkiyalar
saat üç otuz 
sönmüş köyün ışıkları 
caminin üstünde, kilisenin hizasında, 
karanlığın tam ortasında 
üşür gibi titriyor bir ateş
başında  ki adam belli belirsiz 
elleri benimkiler gibi

göğe ağıyor kasılan şehveti, 
yay gibi gergin 
nurdan bir elma asılı semada 
iç geçiriyor ay yarım
sigarayı bıraktığından beri öyle güçlü
sıksa suyunu çıkarır taşın ve fakat,
içinden bir ses hep; 
deymez diyor deymez
yıkılıp duran şu mahşer yerinde 
delice koşturmaya

- hem ne uğruna !

yollar sizin olsun, 
çarşı pazar, ışıklı caddeler
olmazsa olmazlarınız topyekün sizin
ben acımdan öleyim 
ne çıkar...

inemem buralardan inmem, 
kaybolurum anlamsız kalabalığınızda
ayrılmam artık bu tenhalığımdan
Dokunmayın yalnızlığıma
yollar sizin olsun, yollarınız...
dağlar benim.

Ulaş Yüksel
hiç büyümeyen yanım, 
şimdi bile, doksanımda da eminim
bir cebimde iki mısralık bir şiir,
diğerinde ele avuca sığmayan haytalığım
zıttıyla kaimse her şey ki; öyle...
beni içimdeki çocuk büyütür

Ulaş YÜKSEL

14 Eylül 2014 Pazar


turnalar geçiyor kafatasımın tavanından
mavi kırlangıçlar basıyor göğümü güzün habercisi
çığlık çığlık kafamın içi, yüreğim eriyor bastırdıkça eylül
gel, yasla başını omzuma soyunup tüm korkularından
koy ellerini avuçlarıma, üşümesin bu kış 
vehiçbir kış martı ellerin.

'Ulaş Yüksel / Serçe Ellerin




bir ağaç kesersin boylu boslu gencecik
öğünürsün kısasa kısas yerine fidan diktim diye 
halbuki onlarca fidanı taşır kollarında kıydığın genç 
işin matematiğini yapacak kadar bile çalışmaz kafan ?
nasılsa yer bu millet, çünkü senin gibidir milyonlarcası

Ulaş YÜKSEL
ve öyle bir dem gelir ki
küfr ile iltifat erir aynı potada
itibar etmezsin artık her ikisine de

anlam giydirmeden hiçbir şeye
yol olur, alırsın voltanı tebessümle
gidecek bir yerin de yoktur üstelik
kendinden başka ...

inkar etmek ne güç ! 
kırık aynalarda milyar kere sen
bir türlü şirk koşamaz İNSAN kendine

gam tutmaz sırrını 
ama fena tenhasındır artık
bu amansız yalnızlığın cenderesinde

'Ulaş Yüksel
aramızdaki onca mesafeyi 
bir tek şey dolduruyor canımın içi

öylesine tezat bir denklem ki bu 
bi'yokla şöyle gönlünü
iyi bilirsin sende

heyhat ...!
vuslat ayrılığa denk !
vuslat ayrılığa denk !

'Ulaş Yüksel
seninle en çok neyi seviyorum biliyor musun 
susmayı...
vurup bütün sözcüklerin boynunu 
öylece susmayı

'Ulaş Yüksel

11 Eylül 2014 Perşembe

o bir başınalığın muhteşem kalabalığı
şairlere sorulmayacak bir soru bu
- bilir misiniz siz de bu lirik taşkınlığı ?

ağzımı açsam öyle bir kalabalık iner ki avluya
sussam içime oturur pazar yeri
duyuyor musun sadrımdan yükselen sadayı sevgili
senin dudaklarınla çalıyorum milyar senedir ben bu ıslığı

'Ulaş Yüksel
yine insan eti kokacak belli ki bu kış 
kızıl kana bulanacak yine şu duraksız gök
kaç emekçi oturur Soma'nın tavanında bilir misin
forslu yıldız değil onlar çerçevesi fatiha ile süslenmiş

şahit oldun mu asansörlerle yükselen emeğe 
söylesene nasıl olur da ısınır hanen sönen ocaklarla, 
semaya ağan ağıtlardan göç yolunu değiştirirken turnalar

sahi; göğe baktın mı ömründe sen hiç ?

'Ulaş Yüksel / Asansör
Neden kendinden bile saklar insan 
Neden korkar kalbinin büyümesinden bu denli 
Efsaneciler taktı bilirim çalı kurusu elleriyle, çatallaşan dilleriyle..
Ey gönül, bir künye gibi taşırsin bin yıllardir koynunda acıyı
Bu yüzdendir kara sevdaya çıkmış adın
En büyük kambur oysa sırtında sevgisizlik

Hesapsız kitapsızken şu aşk pazarı
Tezgahında duran bu terazi de ne 
Öyle eziliyor ki kalabalıklar yutkunarak 
saklamaya calıştıkları o ağır yaraların altında. heyhat!
Kus o elmayı Adem babam... yolunuz yol değil
Duyun bilin ey ! bilmeyenlere de deyiverin bi'zahmet
Hesabım yok, dedem gibi bakkal olmayacağım ben.

'Ulaş Yüksel