Olmayacak duaya amin demekti
"Ya tutarasa " deyip...
bir umutya ;
göle maya çalmak gibi bir şeydi işte
Evet bitti
Onca çırpınışa rağmen hem,
Bu kez öyle derin hissediyorum ki
Sahiden bitti.
~Ulaş Yüksel / Eyvallah
23 Eylül 2015 Çarşamba
18 Eylül 2015 Cuma
İnce Memet romanından sonra yıllar evvel karaladım bir şiir
Bizim burda karadan yürür gemiler
Ve artık kimi sevsem bir tufandan kurtulur
Toroslar vız gelir, vız gelir Sipil Dağı
Yağlı kızak sözcükler
İster Akdeniz'e iner yârenim İnce Memet
bilmem kaç aslan kuvvetinde
Haydin bi omuz verin hele
hayde bre efeleeer
ister iner Ege'ye
Ularım katar katar bibirine harfleri
Ne düğümler, ne düğümler
Bırak şu ikirciği artık, metîn ol gönül
Hangi limana bağlasam imdi iki satır
Gayrı çezilmez bu halat,
gayrı çezilmez Iraz anam
Ulaş Yüksel
Şad-ı revan ruhun handan olsun büyük insan
Söylemeli miyim ille özledim,
İlle seviyorum seni mi demeliyim
Ya sonra... kimin gücü yeter
kim çıkarabilir bizi
andacımın dipsiz karanlıklarından
Bilmiyorsun...
Nicedir kalem tutar ellerim ve
en iyi ben tanırım bu sözcükleri
Başka bir büyü var
satır aralarında sırlanan
İnce bir sır, garip ve tuhaf
Derin bir kıskançlık sanki
Öyle pusuda bekleyen
Fakat, yine de bil istedim
Belki tahminimden maharetlidir ellerim,
Belki bir yolunu bulur kalem,
Belli mi olur, bakarsın bir çılgınlık yapar
kendini feda eder belki şiir
Ulaş Yüksel
İlle seviyorum seni mi demeliyim
Ya sonra... kimin gücü yeter
kim çıkarabilir bizi
andacımın dipsiz karanlıklarından
Bilmiyorsun...
Nicedir kalem tutar ellerim ve
en iyi ben tanırım bu sözcükleri
Başka bir büyü var
satır aralarında sırlanan
İnce bir sır, garip ve tuhaf
Derin bir kıskançlık sanki
Öyle pusuda bekleyen
Fakat, yine de bil istedim
Belki tahminimden maharetlidir ellerim,
Belki bir yolunu bulur kalem,
Belli mi olur, bakarsın bir çılgınlık yapar
kendini feda eder belki şiir
Ulaş Yüksel
Bir çiçege bakmak yetiyor artık heyecanlanmam için
Önceki sabahlardan başka uyanarak bir sabah ansızın
Tek tek, yavaş yavaş, bir bir çiğneyip loklamalarımı kahvaltıda
Sanki ilk kez tadıyormuşcasına bu lezzetleri evet
Sanki bugün diş çıkarmış, bugün sütten kesilmiş bir çocuk saflığıyla
Bir şekerlemenin sermestliğinde büyülü bir güne uyanırcasına
Sonra sofradan kalkıp sanki ilk adımı şimdi, şu an atıyormuşcasına
Dokunmanın, işitmenin, görmenin ve renklerin harika mucizesi ile
Adeta kendini bir çocuk bilgeliğiyle en küçük yapıya, hücrelerine varıncaya
Yeniden, yeniden her seferinde katlanan bir heyecanla ilk defa keşfedercesine
Yitirdiğin ne varsa; hep elinin altinda olan üstelik heyhat !
Üstünde oturduğun kutsal hazinenin farkına varıp derin bir uykudan uyanırcasına
Geçmişin tozunu atıp üzerinden, geleceğin endişesinden ırak
Bu defa bilgece evet ve yüreğinde taşıdığın sevi denen ışığın aydınlığında
İnsan denen bu kutsal binayı artık, kendi maharetli ellerinle kurmak ustaca
Hayır canımın içi hiçte monoton değil öyle hayat denen bu döngü
Evet hem de bunca acıya, bunca olup bitene rağmen hem de
Bir an evvel kurtul ne olur bu hastalıklı fikrinden
İçin geçmiş, sarhoşsun, dal şu akıp giden ırmağın serin sularına
hadi artik bi'kendine gel, adamakıllı bi'silkelen lütfen!
Ulaş Yüksel / YAŞAMAK MUCİZESİ
14 Eylül 2015 Pazartesi
Söğüdün suyla öpüştüğü yerde yine
yitik zaman kendi boşluğumda salındığım şu dem
Islak, sırılsıklam ve dehset aydınlık,
usumu yoklayan tanıdık bir el bilgece
asırlık bir zeytin gölgesinden uzanan rahmet saçarak
Rüzgarla dans eden yaprakları kavak ağacının gölün aynasında
ve incire yemin eden Tengri peşpeşe hiç durmadan
Kınında bir kayıp hançer ismin, şöyle dursun cismin
yoksa neden yansın böyle tatlı tatlı etim ey !
Hurma liflerinden anları dokuyorum nicedir karşılıksız
ve bir ilmiği atarken daha çözülüyor bir önceki hep
Istar ağacında dokuduğum bir düş işte bu hayat
aslında hiç akmayan bir sahtekar şu zaman
gelmişine geçmişine sövdüğüm andan ibaret
uLÂs..
yitik zaman kendi boşluğumda salındığım şu dem
Islak, sırılsıklam ve dehset aydınlık,
usumu yoklayan tanıdık bir el bilgece
asırlık bir zeytin gölgesinden uzanan rahmet saçarak
Rüzgarla dans eden yaprakları kavak ağacının gölün aynasında
ve incire yemin eden Tengri peşpeşe hiç durmadan
Kınında bir kayıp hançer ismin, şöyle dursun cismin
yoksa neden yansın böyle tatlı tatlı etim ey !
Hurma liflerinden anları dokuyorum nicedir karşılıksız
ve bir ilmiği atarken daha çözülüyor bir önceki hep
Istar ağacında dokuduğum bir düş işte bu hayat
aslında hiç akmayan bir sahtekar şu zaman
gelmişine geçmişine sövdüğüm andan ibaret
uLÂs..
Alnımda bir nilüfer şimdiden
Atlayarak zemherinin üzerinden
Zamansiz bir mevsim sadrımda bahar
Ne acayip cilvesidir bu feleğin
Neden kanla yazılır hep şu hürriyet
İşte gölün üzerinde parçalanmış bir taht
Yüzleri kapkara kesilmiş onlarca politakacı
Ve hırsız ecdatları zehirli sularından içen
Bir telaş ki sarmış, çıplacık bırakmış kralı
Tutuşturmuş sarayı sonunda mazlumun ahı
Ulaş Yüksel / Bir Saltanat Hikayesi
Atlayarak zemherinin üzerinden
Zamansiz bir mevsim sadrımda bahar
Ne acayip cilvesidir bu feleğin
Neden kanla yazılır hep şu hürriyet
İşte gölün üzerinde parçalanmış bir taht
Yüzleri kapkara kesilmiş onlarca politakacı
Ve hırsız ecdatları zehirli sularından içen
Bir telaş ki sarmış, çıplacık bırakmış kralı
Tutuşturmuş sarayı sonunda mazlumun ahı
Ulaş Yüksel / Bir Saltanat Hikayesi
1 Eylül 2015 Salı
Terliydi sokak evvelki akşam
Otomobiller geciyordu esmer alnından
Ruzgarla kolkola ıslık çalarak ustaca
sızıyordu suyun sesi kırık pervazdan
Kaçtı saat, kaç saat uyudum bilmiyorum
Nasıl da sevişmiş böyle yerküreyle duraksız gök
Toprak kokuyor ellerim hayret, bak inanmazsan,
Agustos'un ateşi de hani, hala duruyor bağrımda
Biliyor musun
yormuyor artık alem denen bu harman yeri
Bak, nasılda savruluyor kara patozun ağzından
insanların olur olmaz anlamsız yargıları
Ve sanırım bundanda kurtuldum artık
Yerilip kınanmak hem, ne esaslı şey,
Nasıl da parlatiyor insanın öz cevherini
Söylesene lütfen ;
değer mi yakıp yıkmaya,
Kendini ıspata canhıraş anlamsızca
üç günluk dünya işte ya hu
Gerçekten bu böyle
Neyse canımın içi,
Uyumak vakti geçti artık
Gün yetmez oldu hanı
Artık sevmek,
ölesiye sevmek zamanı.
~ 'Ulaş Yüksel
Otomobiller geciyordu esmer alnından
Ruzgarla kolkola ıslık çalarak ustaca
sızıyordu suyun sesi kırık pervazdan
Kaçtı saat, kaç saat uyudum bilmiyorum
Nasıl da sevişmiş böyle yerküreyle duraksız gök
Toprak kokuyor ellerim hayret, bak inanmazsan,
Agustos'un ateşi de hani, hala duruyor bağrımda
Biliyor musun
yormuyor artık alem denen bu harman yeri
Bak, nasılda savruluyor kara patozun ağzından
insanların olur olmaz anlamsız yargıları
Ve sanırım bundanda kurtuldum artık
Yerilip kınanmak hem, ne esaslı şey,
Nasıl da parlatiyor insanın öz cevherini
Söylesene lütfen ;
değer mi yakıp yıkmaya,
Kendini ıspata canhıraş anlamsızca
üç günluk dünya işte ya hu
Gerçekten bu böyle
Neyse canımın içi,
Uyumak vakti geçti artık
Gün yetmez oldu hanı
Artık sevmek,
ölesiye sevmek zamanı.
~ 'Ulaş Yüksel
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)