saat üç otuz
sönmüş köyün ışıkları
caminin üstünde, kilisenin hizasında,
karanlığın tam ortasında
üşür gibi titriyor bir ateş
başında ki adam belli belirsiz
elleri benimkiler gibi
göğe ağıyor kasılan şehveti,
yay gibi gergin
nurdan bir elma asılı semada
iç geçiriyor ay yarım
sigarayı bıraktığından beri öyle güçlü
sıksa suyunu çıkarır taşın ve fakat,
içinden bir ses hep;
deymez diyor deymez
yıkılıp duran şu mahşer yerinde
delice koşturmaya
- hem ne uğruna !
yollar sizin olsun,
çarşı pazar, ışıklı caddeler
olmazsa olmazlarınız topyekün sizin
ben acımdan öleyim
ne çıkar...
inemem buralardan inmem,
kaybolurum anlamsız kalabalığınızda
ayrılmam artık bu tenhalığımdan
Dokunmayın yalnızlığıma
yollar sizin olsun, yollarınız...
dağlar benim.
Ulaş Yüksel
15 Eylül 2014 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder