30 Nisan 2014 Çarşamba

ne acayip bahar...
gözlerin fesleğen kokuyor

nasılda patlıyor karanfil
ağzında sardunyalar

öyle kırmızı ki gülüşün,
tüm avluda kokun yankılanıyor 

Ulaş YÜKSEL

29 Nisan 2014 Salı

kim demiş Ulaş işsiz diye
kolay mı bu saatte kalem tutmak
yüreğinin dehlizlerine dalıp nefessiz 
bu büyük fırtınada inciler çıkarmak

kömür mü sandın 
şu kağıda düşen karayı sen
öyle kolay mı 
duyguların göçüğünde kalmak
her seferinde yeniden ...
ölüp ölüp dirilmek

kendi yüreğine 
sırtını dönen insanların dünyası bu
heyhat !
yüküm ağır ki ağır,
kaç şairin ruhunu taşırım ey !

bir satır arasından 
bağırsam şöyle avazım çıktığı kadar
'' sesimi duyan var mııı ''
söyleyin hadi 
kaçınız işitir yıllanmış naramı

beni ancak, bu ekmeği bölenler kardeşçe
beni ancak, yüreğinden paylaşanlar 
sofrası kağıt, aşı kelam olanlar
beni ancak, en çokta beni... 
kalem işçileri anlar 

Ulaş YÜKSEL

22 Nisan 2014 Salı

kaç adamın daha teninde,
arayacaksın terimi...
hayır bilmiyorsun, 
malesef uykudasın daha

ah sen ...
öyle koklamadın ki beni
emeğin miski o,
ekmekten daha kutsal

uzun lafı sevmezsin bilirim
ellerimden başla, gözlerime bakmaya
sevmek diyorum canımın içi;
ince işçilik ister.

Ulaş YÜKSEL / Misk

21 Nisan 2014 Pazartesi

sözün bittiği yerden başlıyorsun sen
ve senin sustuğun yerden başlıyor 
şimdi konuşmaya ellerin 
ellerin de susuyor sonra 
sonra gözlerin ...
devleşiyor o sıska bedenin 
nerden, nasıl öğrendin
bütün gövdenle böyle taş kesmesini
yırtıyor karanlığın perdesini
yüreğinin sessizliği

derken; dalıyorum yine ansızın
yepyeni bir düşün macerasına
atlıyoruz bir yokluğun üzerinden 
semahlar dönüp, çarklar ururak
karıp kendi hamurumuzu nihayet
var ederek kendimizi yeniden
ellerimizden başlayarak
yağmurlu bir Nisan sabahı
koynunda yedi renk ebemkuşağı
vurulmuş yatıyor göğsümde 
saçlarının ormanı 
döşümde ıslak toprak kokusu
tekrar tekrar sevişerek soluksuz
bunca açlığa kuşanıp kılıçlarımızı 
tek tek vuruyoruz, tüm tanrıların başını 

Ulaş YÜKSEL

11 Nisan 2014 Cuma

benim toprağımda suret bulur
baş verir senin o çalışkan ellerin
ey esmer güneş 
olmasa tenim ne kıymetin var 

parlamasa sevgilinin gözleri aşkla
içim ısınır mı yine böyle, hadi söyle
senin bu şavkın bilir misin nerden gelir

kim tutar bu suyun başını 
Leyla bakır ibriğini nerden doldurur
Mecnun urmasa bu çarkı öyle sermest
hangi dağın ardından yükselir böyle gün

bir adın ışk ise bir adın aşk senin
şu gönlümde ki bahar olmasa ey
hangi toprağı okşar seviyle sıcak ellerin

Ulaş YÜKSEL / Limon Çiçeğim

9 Nisan 2014 Çarşamba




bunca kalabalığın arasında
bu denli yalnızlaşıyorsam eğer
işte bu senin suçun...

bu suçu işlemeye devam et.

Ulaş YÜKSEL

5 Nisan 2014 Cumartesi

Boşver şimdi bunları azizim
şiiri sever misin şiiri
ya türküleri ..

resim çizer misin hiç
bir manzarayı seyretsende olur
ayak üstü iki dakika soluklanıp

içitiğin olur mu 
günde üç demlik birden 
sarhoş olur musun hiç çayla

en az bir saat vakit ayırmalı insan kendine
yürümeli hergün çok kısacık da olsa
elleri ceplerinle bir başına.öyle hür

dans eder misin dans 
yüreğindeki melodiye karılıp
öyle içinden gedldiği gibi

avludaki erik ağacının dibinde durup,
sevdalanır mısın patlayan tomurcuğa
her bahar yeniden devinir mi sinende aşk

yemişim işini gücünü 
evini arabasını, yatını katını...
bana şu söylediklerimden bahset

şiiri sever misin şiiri ?

Ulaş YÜKSEL / Sultan Süleyman

1 Nisan 2014 Salı




neden terler ellerim böyle yokluğunda
ya kalemimden damlayan emek
atmasam kendimi şu maviye
boğar bu keşmekeş beni

işte bunun için 
bu kadar tuzlu bu deniz
hadi terime karıl parlasın tenin 
hadi, iyot koksun saçların..

Ulaş YÜKSEL / Andacım Deniz