27 Ekim 2014 Pazartesi

ordularıyla ve silahlarıyla öğünen değil 
bunlardan utanan bir insanlık düşlüyorum

Ulaş YÜKSEL
Ve biz unutmadıkça 
ve siz unutmadıkça
geçmişin kirinden silkinip 
her şeye bugün başlamadıkça
hiçbir gün silinmeyecek yüreğimizin karası

Ulaş Yüksel
şimdi Karatepe de 
bir türkmenin daha ahı yükseliyor göğe
ve sen kürtçe gülüyorsun için için
çünkü türkçe gülenler olmuştu acına

ikinizinde canı cehenneme...

Ulaş Yüksel
darbe planlıyorum
şiirimi bileyliyorum
gönlümün dehlizlerinde
saplamak için hayasız iktidarın 
hayalarına kanırtarak
iktidarsızlaştırmak niyetiyle

Ulaş Yüksel
kelama gelmeyen kadınları sevmek gerekiyordu 
iki satır arasına hatta hiçbir kitaba sığmayan 
.
gayet tabii tek bir söz etmeden de sevebilir insan
hem öyle derin, suskunluğun tüneklerinde
.
başka bir türkçe ile 
kürtçe de sevebilir öyle 
hurfsuz harfsiz..

Ulaş Yüksel 27 Ekim 2014
göğe kadar kurşun sıkan 
faşist bir erkin elinde
tavanı delinmiş bir vatan bu
yırtık çarşaf denizleri 
hürriyet esmeyen imbat 

Ulaş Yüksel
ah o kabus; 
sütünü ben içmedim çocuk
ama ağzı kan kokuyor hepimizin ...

Ulaş Yüksel
demiri sürdüm hâra
tüter başımda sevda
aşk ataştan göynek
medet dilerim mevla

suyunu vermeyince
leylaya varmıyınca
demir tava gelmiyor
koynunda olmayınca

Ulaş Yüksel
sence olacak mı dersin
bence olmayacak
ne senin kuyruk acın 
ne benim evlad acım
hiçbir şey unutulmuyor
sadece kabuk bağlayacak

Ulaş YÜKSEL
tam bir dibe vuruş gerekli
kelimeleri birbirine ulayamadığım, aşı tutmayan
halimi anlatamayacağım öyle derin bir yangın 
ki; son kez küllerini birktirmek için 
tunçtan bir kavonozda

asırları aratmayan 
bir kaç saatte olabilir bir kaç gün de 
sabrım kalmadı artık aziz
ince hastalık, 
büyük veba ''ertelemek''

ağzını sıkıca kapa 
mısra düşmesin bir süre dudaklarından
belki bir şiir okurum sonra da
kabuğu çatlar cevizin ansızın
o ince zarıda yırtılır belki yokluğun

yine yeniden 
yaratmak kendimi en baştan 
kendi ellerimle bu kez 
bu son ölüm olur artık kimbilir
ilk dirilme hiç ölememecesine bu kez

sularım bulansın istemiyorum artık aziz
tam bir dibe vuruş gerekli 
artık ölmek istemiyorum

Ulaş YÜKSEL
kaç cenge girdim, 
kaç öldüm dirildim

bak, 
boza çalar saçlarım
artık çok yorgunum.

bilirsin... 
bir kurdu, 
ancak içindeki kurt yiyebilir.

şimdi söz ver bana, 
düşürme şurama hiçbi'gün 
o amansız ikirciği

asla !
bakma böyle delişmen baktığıma
asla kıyamam ben bir cerene
kursağımda ki zehir karışır kanıma da
ne yapsan yine de dişim geçmez etine

seviyorum...
çünkü seviyorum.

Ulaş YÜKSEL

koca bir ormanın, 
o iştahlı gürültüsünü taşıyor gözlerin
öyle bakma, 
çok olmadı sürüden ayrılalı, 
gayb'olurum
birazdan ay çıkar, sıçrarım ansızın
dalarım birazdan gözlerinin halkasından içeri

kaç cenge girdim, 
kaç öldüm dirildim. yorgunum
bir kurdu, ancak içindeki kurt yiyebilir bilirsin 
ve ne yapsan dişim geçmez etine. seviyorum
söz ver bana, 
düşürme sen de içime diğerleri gibi
o amansız ikirciği

Ulaş Yüksel
garip bir öyküyüz biz
kitaplara sığmayan
okuyanı az,
anlayanı daha az
peki dert mi bu 
asla !

böyle de olur
böyle de olur

Ulaş Yüksel
Aşkı anlatmak akla yaslananların işi
oysa aşk akıl fin/canını kırmış erlerin işidir.

Ulaş YÜKSEL
bir şey öğrendiğimiz felan yok
tüm öğrenilenler yalan 
hatılıyoruz sadece 
kadim bir bilgiyi;

bak gör, nasıl sever İNSAN

'Ulaş Yüksel
kanını işler bu yarasalar canını
insan hayatı ne ki; ne ki yerin üstü
yerin altı; ölülerini işler
böyle döner bunların kanlı çarkı

Ulaş Yüksel. / Petrol Bekçisi -2
bir halkın kurtuluşu felan değil bu
çıkar artık kafanı soktuğun o kızgın kumdan
görmüyor musun yerin altı kaynıyor
siyah akıyor artık bu coğrafyanın kanı

Ulaş YÜKSEL. / Petrol Bekçisi

7 Ekim 2014 Salı

-

- KOBANE

Bir film izliyor bir kaç kürt çocuğu
dayanıp kahvehanenin buğulu camına
Dayanamayıp ben de katılıyorum aralarına
Ses yok ama olsun, ziyanı da yok hani
biz uydururuz bir şeyler nasıl olsa
Mavi bir gökyüzü yorganımın altında
serde şaiirlik var hem, çocuğum daha

Suyun karşı yakasına geçirmeye çalışıyor kuyruklu bir piyanoyu
portakal sandıklarının arasında meksikalı kaçakçı
Gemi yan yatıyor birden, dağılıyor suyun yüzüne piyanonun tuşları
Derken bir şarkı tutturuyor hep bir ağızdan nehrin şişman kurbağaları
Ellerimden kayan bir kavanoz gibi dağılıyor o kürt çocuğun düşleri

Ve nerden, nasıl, keskin bir portakal kokusu çalınıyor burnuma
ya ben filmin içindeyim, ya böylesi şaşırtan bir tesadüf
Boya sandığım, kararan ellerim, on üç yaşım ...
Üşüyorum, sızlıyor burnumun direği
Babam düşüyor ansızın usuma,
ansızın bir ülkenin yarısı...

Ulaş YÜKSEL / Kobane

5 Ekim 2014 Pazar

Hiç ısınmadı elleri / ondan böyle şiire yakın oturması / U.Yüksel
yol kendi içine kıvrıldı...
ne kadar uzasa da voltam
hep aynı avluda buluyorum kendimi
ah! bu nasıl esirlik böyle

bir ayağı hürriyet, prangalı diğeri
nasıl oluyor da gülerken gözüm 
içimde bir keder oğullanıveriyor 
böyle anlık ve derin...

derken usuma düşüyor Barış çocuk
havalanıyor uçurtma minicik ellerinden
mavi gökle sevişiyor ipin ucunda kalplerimiz
avluda yine hüzün

kan sızıyor göğün sarkacından
kırmızıya boyanıyor avlu 
vurmasınlar uçurtmayı !
ah! ellerimiz yine kan

Ulaş YÜKSEL / Madalyon
bazı kadınlar var ki azizim 
onları hep güldüreceksin
güldüreceksin ki yüreğin büyüyecek
onların yüzünde hüzün bir mahşer yeri
güldüreceksin ki kıyamet hiç kopmayacak

bazı kadınlar var ki azizim
onların eli hep bir yetimin başını okşar
onların yüzünde hüzün tarifsiz bir şevkat
dokunma onlara... öylece seyret
seyret ki; yıkansın merhametin suları ile yüreğin
onların yüzünde hüzün ömre anlam, kalbe cila

Ulaş Yüksel
dokunmamışın hiç bir kadının 
uzanıp bakışlarından yüreğine

ellerin kurusun be adam
kendini ağaçtan sayarsın birde

'Ulaş Yüksel

3 Ekim 2014 Cuma

-BAYRAMINIZ KUTLU OLMASIN !

koyunları sayarken kuzuların sessizliğinde
uykuyla güreş tuttuğum bir an kan ter içinde 
kara bir koyun sokuldu yorganımın altına
Suriye'li bir çocuğun ıslak bakışlarıyla
sadece gözleri seçilen kara bir koyun
sessizce fısıldıyordu titreyerek

- sakla beni...
- tekbir getirip kıyacaklar bize 
- ne olur sakla beni.

U. Y. / TEZKERE / KURBAN
kaç kez vuruldum aynı yerde. daha da vurulabilirim 
kimden miras bu kabuk tutmayan yaralar bize

Ulaş Yüksel

2 Ekim 2014 Perşembe

bir kırılmanın daha eşiğindeyim yine
bakalım hangi dağın ardından doğacak güneş
başlarını kopardığım kuşlar dönüyor bir bir 
İnSAnın nefesini taşıyarak bu kez kanatlarında
kaftan kafa anka ey! gel, kon sadrıma

bütün haşmetiyle dans ediyor
şuh sesiyle şarkılar söylüyor gelenek. bu son şenliği
mavi gözlü bir çocuk parmağını emiyor usumun rahminde
yıkanıyor zihnim doğum sularıyla. arı, saf, tertemiz
gebeyim, yüklüyüm ey Meryem! 
dokuz doğuyorum yine

'Ulaş Yüksel / Çarmıh
göğe benzer yüreğin  
benim ellerim deniz
kuşlar uçar senin yüreğinde 
ellerimde balıklar oynaşır benim

çok benzeriz aslında 

halkları başka başka olsada 
ikimizde daha çok mavi
daha çok insan ikimizde

göğe saçılıyor ellerinin murekkebi

suya düşüyor ellerim sevdayı
ağıyor  göğe yüreğimin yükü
menevişleniyor suda yüzün

renkleri birbiriyle sevişen
o belirsiz berzahta buluşur mu dersin
Ebem kuşağında, bir gün ellerimiz

kimbiilir... 

bir yağmurla belki
karışır göğe balıklar
belki kuşlar suya iner 
uzansam o büyük boşluğa ki
arayı ancak bir aşk doldurur

tutar mısın ellerimi o vakit
iyi düşün bunu, bir daha düşün
ne varsa ellerimizde var
öyle mavi ellerimiz...

'Ulaş Yüksel
beni daha çok sözcükler yaralar 
dönmedolap desen mesela
içimde bir panayır kurulur
kalbim bir çocuğu avutur

'Ulaş Yüksel
şairin ellerinde çoğalır söz
onun kalemiyle çağını aşar mana 
paylaşır dişe deymeyen bir ekmeği 
hokkada kaynar mürekkep öyle sıcak
doyurur sevgiden mahrum kaç yetim yüreği
çağlar, durmaz kalemi, bir nehir ağzı gibi taşkın.

Ulaş YÜKSEL / K/ALEM
elbette aşkla geçilir 
aşkla gelinir bunca acının üstesinden
gam yemeyi meslek edinmiş 
acıyı ekmek etmiş sofrasına

inanmıyorum Metin Altıok'a

'Ulaş Yüksel
bildiklerimiz ve o keskin sezişlerimiz
aşmıyorsa tanrıların boyunu vah bize 
bir arpa boyu bile dem sürememişiz

Ulaş YÜKSEL / Büyük İnsanlık
derdimiz ne bizim 
ne zoru var bu uykunun bizle böyle

çok sevdim Nazım ustam çok 
dizindeki sızılar da beni
sen rahat uyu...

ve bakma böyle acizlendiğime 
vurmuş mührünü bir kere, 
kaçmak olur mu
mısra düşmüş felek alnımıza, 
şiirin gölgesinde uyumak miras bize

biz ki eeey 
gecenin gücü yetmez !
geceyi uyuturuz koynumuzda

'Ulaş Yüksel / Şairin Ninnisi
bir susuşu sezdim sende 
ondan bu sükuna pervane oluşum

ve; ben en çokta sana benziyorum 
kanatlarım yok ki yanacak

'Ulaş Yüksel
'' ben sana mecburum '' diyen mısra ey !
kaç yıl oldu kendi evimde bu mahpusluk
hani özgür kılardı şiir...
karardım günleri saymaktan artık
çentik atmaktan usandım etime

'Ulaş Yüksel
Eylül de bitti
geçti bütün kırgınlıklarım

aktı usumu yoklayan suyla
yüreğimin kiri pası

her ayın başında barışmalı insan kendiyle
hatta huy edinmeli kırılmamayı asla

'Ulaş Yüksel
aynı göğün kuşları kalblerimiz
yani diyorum ki; salıversek
bir bulutun içinde 
kaybolur muyuz umursuz

nasıl geçilir başka türlü 

altı yönden, beş duygudan
kırıp zincirlerini öyle hür
mekandan ve zamandan

eeey aşk! büyük şifacı! etme.

bak, yine kırıldı akıl fincanım
çalacak başka kapım mı var
derdim de sensin dermanımda
bir tek sen sararsın  yine yarayı

'Ulaş Yüksel

02.10.2014