14 Eylül 2015 Pazartesi

Söğüdün suyla öpüştüğü yerde yine 
yitik zaman kendi boşluğumda salındığım şu dem
Islak, sırılsıklam ve dehset aydınlık, 
usumu yoklayan tanıdık bir el bilgece 
asırlık bir zeytin gölgesinden uzanan rahmet saçarak

Rüzgarla dans eden yaprakları kavak ağacının gölün aynasında 
ve incire yemin eden Tengri  peşpeşe hiç durmadan
Kınında bir kayıp hançer ismin, şöyle dursun cismin
yoksa neden yansın böyle tatlı tatlı etim ey !

Hurma liflerinden anları dokuyorum nicedir karşılıksız
ve bir ilmiği atarken daha çözülüyor bir önceki hep
Istar ağacında dokuduğum  bir düş işte bu hayat 
aslında hiç akmayan bir  sahtekar şu zaman
gelmişine geçmişine sövdüğüm andan ibaret

uLÂs..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder