Söğüdün suyla öpüştüğü yerde yine
yitik zaman kendi boşluğumda salındığım şu dem
Islak, sırılsıklam ve dehset aydınlık,
usumu yoklayan tanıdık bir el bilgece
asırlık bir zeytin gölgesinden uzanan rahmet saçarak
Rüzgarla dans eden yaprakları kavak ağacının gölün aynasında
ve incire yemin eden Tengri peşpeşe hiç durmadan
Kınında bir kayıp hançer ismin, şöyle dursun cismin
yoksa neden yansın böyle tatlı tatlı etim ey !
Hurma liflerinden anları dokuyorum nicedir karşılıksız
ve bir ilmiği atarken daha çözülüyor bir önceki hep
Istar ağacında dokuduğum bir düş işte bu hayat
aslında hiç akmayan bir sahtekar şu zaman
gelmişine geçmişine sövdüğüm andan ibaret
uLÂs..
14 Eylül 2015 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder