4 Haziran 2014 Çarşamba

sokak beni çağırıyor 
uzayıp giden o kapkara asfalt
uzanıp boylu boyunca 
yıldızları seyrettiğim o kayalık
kafatasıma asılmış kandiller gibi
öyle çoklar ki oradan bakınca
sokak lamlabarına küs olay yeri
kafamın içi, safi nur sanki,
ya o kuş seslerinene demeli
göğsümün kafesinde öyle neşveli
o kanaryalar, Mayıs'ın rüz-gar gülleri

ve ben, genellikle her zaman

sanki bir yağmur oluyorum öyle ılık ılık
tenim bir elekmişte içimden geçiyor muşum
öyle latifmiş vucudum o demler
ve emiyor, emiyor emiyor... 
üzerine yattığım o yumuşak kaya
sonra ne ben, 
             ne yağmur, 
                          ne o kaya
deli zannedip götürecek aynasızlar
çamlığın arasında semah ururken birgün
ama ne tuhaf ki; artık bunu da umursamıyorum
kimbilir belki bir tımarhaneye yatırırlar da
rapor bile alırım 'yaptığından sual olunmaz' diye 
neyse ney bre! çok çene ettik gene
gecenin güne kavuştuğu yere
de be deli gönlüm, 
aaaydi gidelim...

Ulaş YÜKSEL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder